Bunun adı "entellektüel İslâmcı": Mete Gazoz'a "Kemalist zorba", Emine öğretmene "Nazi çakması" yakıştırması

Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçarslan "Kemalizmi eleştirme" adı altında önüne gelene kin kustu.

Bunun adı

Yeni Şafak gazetesinin “entellektüel İslâmcı” olarak lanse edilen yazarı İsmail Kılıçarslan dün yazdığı yazıda dünya okçuluk şampiyonu Mete Gazoz’a “Kemalist zorba”, 29 Ekim günü okulunda yaptığı konuşma sonrasında gözaltına alınan Emine Karakaş’a ise “Çakma Nazi” yakıştırmalarında bulundu.

Olimpiyat ve dünya şampiyonu Mete Gazoz geçtiğimiz gün yaptığı X paylaşımında TVNET kanalının 29 Ekim ile ilgili paylaşımında Atatürk’ün bulunmamasına “Doğru kullanım şekli:” diyerek şu şekilde yer vermişti. Daha sonrasında TVNET paylaşımını kaldırmıştı.

Antalya’daki bir özel okulda edebiyat öğretmeni olarak görev yapan Emine Karakaş da 29 Ekim kutlamalarında yaptığı konuşmada AKP’nin “Türkiye Yüzyılı” söylemini eleştirdiği için “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçlaması ile gözaltına alınmıştı.

KILIÇARSLAN GÖREV BAŞINDA

Yeni Şafak gazetesinde “modern ve entellektüel” görünümlü olarak lanse edilmesine rağmen bunun tam zıddı bir profil çizen İsmail Kılıçarslan bugünkü yazısında adı geçen iki kişiyi hedef tahtasına koyarak, yakışıksız değerlendirmelerde bulundu. Kılıçarslan’ın “Bir bıkkınlık biçimi: Kemalist zorbalık” yazısı şu şekilde:

“Dünya şampiyonu olduğunda gurur duyduğumuz, gazetemizde manşete taşıdığımız, televizyonumuzda haber yaptığımız Mete Gazoz’un, TVNET’in cumhuriyetin 100. yılı ile ilgili olarak hazırladığı anma görseline “güya” verdiği ayarı gördünüz mü bilmem. Mustafa Kemal kullanmamışız görselde. Gazoz da “doğru kullanım” diyerek bir Atatürk fotoğrafı paylaşmış.

Gazoz ayarında bir sporcunun “Kamalist zorbalık” türbülânsına bu kadar erken girmesinin “psikososyal tahlili”ne girmek istemem. O yüzden dümdüz söyleyeyim. Cumhuriyeti kimin nasıl kutlayacağı, hangi sivil kurumun hangi görseli kullanacağı, dahası cumhuriyeti kutlayıp kutlamayacağı kimseyi hiçbir şekilde alakadar etmez.

“Bakınız bu, bizatihi idare-i cumhuriyetin vatandaşlarına tanıdığı teorik bir haktır” desem, Kamalist zorbaların zihnini çok zorlayacağım için, dememiş olayım.

Gelelim diğer meseleye. Antalya TED Koleji’nde kusmuk gibi politik bir konuşma yapan ve halkın en az yarısını doğrudan hedef gösteren o öğretmene soruşturma açacak mı Milli Eğitim Bakanlığı? Yoksa Ümit Özdağ ve Nazi yavruları tarafından alkışlanarak taltif edilen bu Nazi çakması öğretmenin yanına kâr mı kalacak yaptığı şey? Bir eğitim kurumunda, karşısında Cumhuriyeti kutlamak için toplanmış kalabalığa fikirlerini “kusmuk” olarak serdeden bu kadının bu küstahlığını da yutmak zorunda mı kalacağız?

Haydi dahasını da söyleyeyim.

Kamalist zorbalık, kendisini Cumhuriyet’in banisi Mustafa Kemal’in arkasına saklayıp oradan “cumhur”a ateş açıyor sürekli. “Yapma” deyip arkamızı döndüğümüzde de sürekli arkasına saklandıkları Mustafa Kemal’i gösterip “sen asıl ona düşmansın” diyorlar.

Kendimizi bu zorbalığa izah etmekten bıktık usandık. Sürekli “amalı, fakatlı, lakinli” konuşmaktan bıktık usandık. Bu Kamalistlerin kendi duyarlılıklarını dünyadaki tek hakikat olarak bize transfer etmelerinden bıktık usandık.

Kendimi Mustafa Kemal ile bir “sevmek-sevmemek ilişkisi” kurmakla yükümlü hissetmiyorum. Bu, Mustafa Kemal’e saygısızlık edeceğim anlamına da gelmiyor, ona tazim secdesi edeceğim anlamına da.

Defalarca yazdım Mustafa Kemal’le ilgili görüşlerimi. Dilerseniz yine yazarım ama bundan da bıktım usandım artık.

Kamalizm’e gelince. Dünyanın en “aklı tutulmuş ideolojisi” olarak Kamalizm’in en büyük zararı cumhura ve Mustafa Kemal’in bizatihi kendisine verdiğini düşünüyorum. Mitler, yalanlar, yanlışlar, zorbalıklar etrafında gelişen Kamalizm tarihi bize sürekli “mutlu ol lan, mutlu ol bakayım” deyip duruyor. Yahu iyi de 90 yıl boyunca bulduğunuz her fırsatta Mustafa Kemal’in arkasına saklanarak bize dayak atmaya çabaladınız. Bizde mutlu olacak, neşe dolacak hal mi bıraktınız?

Ayrıca, Boğaz’ın üzerinde Mustafa Kemal silueti oluşturan İHA’ları yapanlara ağız ucuyla da olsa teşekkür etmeyip “bize böyle bir ülke bıraktığı için atalarımıza teşekkür ederiz” yazan vasatla nerede, nasıl buluşalım, bunu hiç düşündünüz mü acaba?

Sizin kadar coşkulu değilim Mustafa Kemal konusunda. Ama dürüstçe ifade edeyim, en iyinizin bir Osmanlı subayı olan Mustafa Kemal’in fersah fersah gerisinde olduğunuzu bilecek kadar da tanıyorum onu.

46’da, 60’ta, 71’de, 80’de, 97’de “cumhura attığınız dayakları” unutalım ve neşe dolalım istiyorsunuz. Dolamıyoruz hacılar, dolamıyoruz. Fırsatını bulsaydınız 2007’de, fırsatını bulsaydınız 15 Temmuz sonrasında bize neler edebileceğinizi her seferinde hatırlıyoruz ve suratımız düşüyor biraz.

“Gün gelecek, burada ayağa kalkmayanların hepsinin alnına birer mermi sıkacağız” diyen akıl hastası mensuplarınızla, heykele secde eden kanaat önderlerinizle falan mutluluklar diliyoruz size.

Biz, cumhuriyeti bildiğimiz yollarla yüceltmek, onu bildiğimiz yollarla yükseltmek için çalışmaya gidiyoruz. Siz heykel açıp marş söylemeye devam.