Abdullah Öcalan’ın yazdıklarında ve İmralı’da avukatlarıyla görüşmelerinde yaptığı siyasi değerlendirmelerde Şeyh Said ve “isyan” hakkındaki görüşlerinden bazılarını okuyucular için derledik.
Aşağıdaki metinler, doğrudan Öcalan tarafından dile getirilen, yazıya dökülen ya da yazılan yazılardır. Herhangi bir yorum ve ek yapmadan doğrudan okuyucuya sunuyoruz.
Milliyetçilik, İsyan ve Tenkil Dönemi
Kapitalist sömürgeciliğin tetiklediği bu dönem, Kürt sorununun çağdaş anlamıyla doğduğu ve geliştiği dönemdir. Bunun altındaki mantık; Hıristiyan azınlıkları kendine bağlamak için Kürtleri öcü gibi kullanmaya, aynı zamanda Türk ve daha sonra İran ve Arap yöneticilerini kendine daha çok bağlamak amacıyla bizzat tetikleme biçiminde rol oynadıkları Kürt isyanlarını kullanmaya dayanır. Kürtler tam bir kobay ve tahrik aracı olarak kullanılmaya çalışılmaktadır. Herhangi bir uygarlık misyonuyla yaklaşma niyetleri yoktur. İngiltere bu politikada başı çekmektedir. Diğer sömürgeci kapitalist devletler de bu politikayı esas alarak sürdürmekten geri durmayacaklardır. Günümüze kadar devam eden emperyalist kapitalizmin bu Kürt politikası, genelde tüm Ortadoğu halkları ve özelde Kürtler üzerinde tarihlerinin en yıkıcı sürecini yaşamalarına yol açmıştır. Bu politikanın ayrılmaz bir özelliği olan burjuva milliyetçiliği, kaynağı itibariyle böl-yönet amacına dayandığı için olumsuz bir rol oynamış; Avrupa’da ulusal pazar, dil, kültür ve devletin oluşumunda temel ideolojik rol oynarken, Ortadoğu’da halkların birbirini yeme aracına dönüşmüştür. (Sümer Devletinden Demokratik Uygarlığa sf.162) (1)
“…İsyanlar tarihi iyi bilinmeli ve doğru algılanmalıdır. Geçmişte yaşanan isyanlar ilkel milliyetçiliğe dayalıdır. Bazıları benim için ‘Kemalizme kayıyor’ diyebilirler. Kemalizm düşmanlığı Kürtlerin lehine değildir. İlk Kürt isyanları Batı’ya dayanıyordu. Söylemek istediğim şuydu: O dönemde hem Kürtler üzerinde hem de Türkler üzerinde emperyalizmin oyunu vardı. O zamanki isyanlara önderlik edenler bunu göremediler. Önderliklerin gerici yanlarını görmek gerekir. Bu oyun hâlâ devam ediyor.
“İsyan Kürt egemenlerinin yaklaşımıdır. Barzani ve Talabani’ye dikkat edilmeli. Kürt halkını da Kemalizmi de bu hale getiren isyanlardır. 1919-24 sürecini anlatan Doğu Perinçek’in kitabı okunmalı. Mustafa Kemal 1919’da Kürtlere bütün özgürlükleri tanıyacaktı. ‘Oyuna gelmeyin’ dedi. ‘Kürdistan Devleti kurma oyununa, Ermeni Devleti kurma oyununa gelmeyin’ dedi. Cumhuriyetle birlikte Kürtlerin bütün özgürlükleri tanınacaktı. Doğrudur, Atatürk stratejik açıdan yaklaştı. Bu 1924’e kadar sürdü.
‘Şeyh Said Kürtleri ateşe attı’
“Şeyh Said isyanı taviz koparma amacıyla Kürtleri ateşe atmıştır. Bu isyan Kürtler için büyük felaket oldu. Barzani ve Talabani böyle ortaya çıktı. Kürt, namusuyla oynandı, ateşe atıldı. Bush ve İngiltere öyle yaptı, ‘Kürtlere devlet vereceğim’ dedi. Bunların hepsi hikâyeydi. Sonuçta içinden çıkılmaz bir Kürt ve Kürdistan doğdu. Sonuç trajedidir. Bu tarihi açmak gerekiyor.
“1925 isyanı ve bastırma, iki taraflı şiddet, Cumhuriyeti ve Kemalizmi olumsuz etkiledi ve demokrasi kaybetti. 1924’e kadar Mustafa Kemal’in çizgisi önemlidir. Kürt isyanları devreye girince cumhuriyet tökezledi. Mustafa Kemal bilinçliydi; bu işbirlikçileri tanıdı.
“Cumhuriyet ideolojisine aykırı değil. Türkiye’ye en iyi yardım 1925 Musul-Kerkük oyununu bozmaktır. Türkiye’ye demokratik hizmet etmektir. (Serxwebun Haziran 2000 Sayı 222) (2)
“Suçu sadece Mustafa Kemal’e yükleyemeyiz. 1920’erde eşit ittifakı savunuyordu. Birinci Meclis, Türkler ve Kürtlerin ortak meclisi olarak oluşmuştu. Mustafa Kemal 1924’te İzmit konuşmasında “Kürtler her türlü özgürlüğünü koruyacaktır” diyordu. Bunları söylemiyor mu? Belgelerde var, söylüyor. Sonra isyanlar oldu. İsyanların arkasında Sultan Vahdettin ve İngilizler vardı. Mustafa Kemal isyanlarda sadece Kürtleri görmüyor; “Cumhuriyet gidecek, Türkler ve Kürtler kalmayacak, yerine Sevr gelecek” diyordu. O dönem Türklerin de işbirlikçi kesimleri var. Şeyh Said, Kürt ulusal kurtuluşçusu değildi, din ağırlıklı feodal otonomiciydi. (…)İsyanlar ilerici ve bilimsel olmadığı için yeniliyor. Felsefi olarak da öyledir. Eğer bir yerde bir şey yenilmişse, geriyi temsil ettiği içindir. Mustafa Kemal o koşullarda ileri olanı temsil ediyordu. Kürtler gericiydi demiyorum, başındakiler gericiydi. Kürtleri yüzyıl geriye çektiler. Bugün hala bunun acısını çekiyoruz. Bundan kim sorumlu? Bunlar sorumludur.
(…)Mustafa Kemal ülkesi için, kendi halkı için dünya çapında en büyük mücadeleyi veren önderlerden biridir. Mustafa Kemal iyi bir savaşçıydı; iyi bir bağımsızlıkçıdır, laiktir, bilimseldir, ortaçağ ideolojisine karşıdır. Zaten cumhuriyetçi olduğunu biliyorsunuz. Mustafa Kemal geleneği budur.”( 22-09-2004TarihliGörüşmeNotları/ANF)(3)
Kürtlerin Kurtuluş Savaşındaki yeri ve önemli rolü aslında 1921 anayasasına da yansıdı. O dönemde Kürtlere özerklik tanıyan düzenlemeler de yapıldı, Özerklik tanındı. Mustafa Kemal in o dönemdeki konuşmalarında da bunlar var. Ama İngilizler, İttihat Terakki Kadroları, İsmet İnönü ve Fevzi Çakmak eliyle Mustafa Kemal’i etkisizleştirdiler, Kürtler İngiliz politikasına kurban edildi. (09 Temmuz 2010 tarihli Görüşme Notları/ANF) (4)
“Mustafa Kemal, İngiliz oyunlarını kısmen de olsa çözmüştü. İngilizler kendi politikaları için Türkiye’de Kürtleri devletin önüne attılar. Bunlar hep böyle yaptılar. Şeyh Said’i kullandılar. Şeyh Said’i kullanarak Musul ve Kerkük’ü aldılar, bu şekilde Mustafa Kemal’e de Kürtlere yönelme yolunu açtılar. İngiltere bu şekilde Şeyh Said üzerinden politika geliştirdi. Benim üzerimden de politika geliştirmeye çalıştılar ama ben kendimi kullandırtmadım, kendimi kullandırmayacağım, benim üzerimden politika geliştirmelerine izin vermedim. Türkiye’de bu oyunlar 1923 ile 1944 yılları arasında İngiltere tarafından oynanıyordu. 1944 yılından sonra Amerika devreye girdi, bu oyunları sürdürdü. 1920 ile 23 yılları arasında Mustafa Kemal bu oyunlara direnmeye çalıştı, ama başarılı olamadı, güç getiremedi, onların denetimine girdi. Hatta suikaste maruz kaldı. Mustafa Kemal bu oyunları anlamıştı, çözmüştü, suikasti kimin yaptığını, generallerin yaptığını anlamıştı, Suikasti Kazım Karabekir’den biliyordu ve onu idam etmeyi düşünüyordu. Mahkeme günü generaller sivil kıyafetlerini giyerek hepsi bir tarafta yer aldılar, tavırlarını bu şekilde ortaya koydular. Mustafa Kemal bunu görünce onların gücünü anlayıp olayı geçiştirerek üstünü kapattı. Hatta Kazım Karabekir, Mustafa Kemal’e ben daha çok şey yaptım. İktidar benim hakkımdır diyordu. Ben Erzurum Kongresi’nde isteseydim seni tutuklardım. O yüzden iktidar benim hakkım diyordu. Mustafa Kemal buna karşı Kazım Karabekir’e “bir omuz üzerinde iki baş olmaz” diyerek kendi tavrını da gösterdi. İttihat Terakki ile etrafını sararak, Mustafa Kemal’i kendi denetimlerine aldılar ((26 Ağustos 2009 tarihli Görüşme Notları/ANF)(5)
“Mustafa Kemal, Musul ve Kerkük’ü vermek istemiyordu ama İngilizler’in oyunları nedeniyle Mustafa Kemal vermek zorunda kaldı. Şeyh Said İsyanı-Dicle İsyanı bir provokasyondu. Bunun provokasyon olduğunu anlamadılar. Dersim isyanı sonunda da Mustafa Kemal, Seyit Rıza ile görüşecekti ama bunu yapmasına bile izin vermediler, onu beklemeden Seyit Rıza’yı idam ettiler. Mustafa Kemal gerçek bir isyancıydı. Ama Fevzi Çakmak Genelkurmay Başkanıydı. İnönü onlar başından beri İngilizlerin tarafındaydı. Hatta onlar tarafından görevlendirildiler. Bunlar Mustafa Kemal’in isyanına destek için katılmadılar, Mustafa Kemal ve kurulacak devleti İngiliz yanlısı politikalar çerçevesinde kontrol altına almak için Ankara’ya gönderildiler. Mustafa Kemal İngiliz politikalarını biliyordu, kabul etmiyordu.” (30 Ekim 2009 tarihli Görüşme Notları/ANF) (6)
Kürt ve Kürdistan üzerinde siyasi islamın ağırlıklı biçimi Sünni Nakşibendi tarikatıdır. Uzun bir tarihi geçmişi olan Nakşiciliğin Ortadoğu’daki gelişiminde Kürt şeyh ve başlarının payı büyüktür. Bir nevi ideolojik boşluk Nakşicilikle doldurulmak istenmiştir.
… İsyanlar objektif olarak Osmanlı ümmet anlayışlı feodal kalıntılarla Türk milliyetçiliğinin cumhuriyet versiyonu arasındaki iç isyanların devamı gibi (Aznavur, Yozgat isyanları” devamı gibi anlaşılabilir.
… Birincisi 1925’te Hani-Genç dolaylarında patlak veren Şeyh Said önderlikli isyandır. Mevzii çatışmalar halinde 1928’e kadar devam etmiştir. Yakın dönem Osmanlı ümmet anlayışının derin etkisi belirgindir. Osmanlı dönemindeki ayrıcalıklarının elden gitmesinin de rolü vardır. Önlerine Kürdistan’ı hedef koymaktan çok, Osmanlı halifesi ve saltanatını geri getirmek istemi daha güçlüdür. (7)
Kaynaklar
Bu haber en son değiştirildi 17 Aralık 2023 15:56 15:56
Bornova İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından okullara gönderilen yazı ile ÇEDES projesinin uygulanması istendi ve…
Emlak Konut GYO A.Ş'nin KAP'a yaptığı açıklamada, Suudi Arabistan'da şirket kuracağını belirtti.
Güney Kore Devlet Başkanı Yoon Suk Yeol, ülkede sıkıyönetim ilan edildiğini duyurdu.
Diyarbakır'da Narin Güran'ın cansız bedenini dereye sakladığını itiraf eden tutuklu sanık Nevzat Bahtiyar'ın "suçu üstlenmesi"…
AFAD verilerine göre Bursa, Mudanya'da 3.6 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Sarsıntının derinliği 7.01 kilometre…
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'Cesur olacağız, yeni adımlar atacağız'…