Hafife almak ve mutlak görmek

Erdoğan merkezli AKP’nin toplumsal karşılığı, İkinci Cumhuriyet rejiminde AKP’nin kurucu misyonu, bölgesel gelişmelerde Türkiye devletinin sıkışması düzen açısından AKP’nin rolünü belirleyen temel faktörlerdi ve çoğu zaman görülemeyen bu olmuştur.

Davutoğlu, Erdoğan tarafından tasfiye edilmiştir. Görülen tablo budur. İşin nasıl gerçekleştiğinin bir yerden sonra önemi bulunmuyor. Düzen kurumları içinde bir tarafın bir tarafı güç göstererek tasfiye girişimleri yeni değil. Burjuva siyasetinde kural bu.

Davutoğlu’na darbe yapıldı diye hayıflanacak değiliz. Onun da içinde olduğu bir partinin ülkemize nasıl darbeler vurduğunu çok iyi biliyoruz. Emperyalizmin desteği ile AKP karşı-darbesinin ülkemizi getirdiği yer ortada.

Davutoğlu’ndan mazlum ve demokrat çıkmaz. Suriye’de milyonlarca mazlumun sebeplerinden birisidir Davutoğlu. AKP iktidarının önemli kadrolarından birisi olarak tarihe geçecek ve tasfiye edilmiş bir isim olarak gerici sermaye düzeninin defterinde kaydı duracak.  AKP eliyle kurulan bu rejimin “güler yüzlü” kısmına kanacak değiliz. Erdoğan’ın tek adam yönetiminin önünde bir engel olabilirdi diye AKP içinden medet umar bir duruma gelen muhalefetin hayıflanması ya da diren çağrısı yapması içler acısı!

Davutoğlu’nun tasfiye edilmesinin nedeni ortada. Erdoğan’ın siyasi gücünün ve başkanlık hedefinin zayıflamasına önlem alınmıştır. Bu Erdoğan’ın bir yandan gücünü gösterirken bir yandan da sıkışmasını ifade eder. Uzun uzun analizlere gerek yok. Erdoğan’a karşı emperyalist odaklardan tutun da düzen içi güçlerin hesaplarını Erdoğan bir kez daha şimdilik bozmak istemiştir. Ancak atılan bu adımın AKP için ciddi maliyetleri olacaktır.

Yıllardır AKP’nin ve Erdoğan’ın ipi çekildi, götürüyorlar tezleri tartışma başlıklarından birisi. Emperyalist sistemde ve düzen siyasetinde bu tezlerin hiçbir karşılığı olmadığı elbette söylenemez. Ancak bu girişimler ile AKP’nin objektif gücü arasında gerçeklikten kopuk siyasi tezler üretilince burada durmak gerekiyor. AKP ve Erdoğan bu açıdan fazlasıyla hafife alındı. İpi çekildi, gitti gidiyor, düğmeye bastılar, Erdoğan gidici, Gül, Arınç, şimdi Davutoğlu tezleri bu hafife almanın tezahürleri olarak karşımıza çıktı.

Erdoğan karşıtı girişimler ya da AKP içi krizlere oynayanlar yok muydu? Olmaz mı? Düzen taraflaşmasında örneğin HDP’nin bir enstrüman olarak parlatılmasının arkasında da bu tür girişimler vardı. Bundan sonra da olacak.

Ancak Erdoğan merkezli AKP’nin toplumsal karşılığı, İkinci Cumhuriyet rejiminde AKP’nin kurucu misyonu, bölgesel gelişmelerde Türkiye devletinin sıkışması düzen açısından AKP’nin rolünü belirleyen temel faktörlerdi ve çoğu zaman görülemeyen bu olmuştur. Yıllardır Erdoğan gidici diye beklenti içinde olanlar gerçekliği fazlasıyla hafife aldılar.

Bütün bunlarla birlikte AKP’ye mutlak güç atfetmek de en az bu kadar yanlıştır. AKP, kurduğu gerici rejimi bir yere taşımaya çalışıyor. Ancak bu süreç çok uzamış ve bağlanamamıştır. Anayasa tartışması ve bu bağlamda ciddi bir sistem değişikliği anlamına gelen başkanlık hedefi böylesi bir yere oturmaktadır. Şimdi bu adımı atmak isteyecekler ve bu adımı atarken AKP içinde bir kriz çıkmıştır. Bu toplumsal ve siyasal anlamda zorlanan AKP’nin başka bir zorlukla daha karşı karşıya kalacağını göstermektedir. Davutoğlu’nun tasfiyesi, AKP açısından beklenen ve böyle planlanan bir başlık olarak görülemez. Eşyanın tabiatına aykırı. Bu açıdan, bu durum, AKP’nin bir sıkışmayla karşı karşıya kaldığını göstermektedir. Erdoğan AKP içinde mutlak bir güce sahip olmakla birlikte bu gücü korumak için daha fazla merkezileşme, daha fazla otoriterleşme ve daha fazla statükoculaşma sürecine girecektir. Bu AKP açısından eğik düzlemdir, buradan mutlak bir güç asla kalıcı olmayacaktır.

Önümüzdeki günlerde başkanlık anayasası gündeme gelecek. Bu sürece karşı büyük bir direniş Türkiye’nin geleceğini belirleyecektir. Er ya da geç Erdoğan ve AKP eğik düzlemde yuvarlanacak; işte bunun için bir kez daha “güler yüzlü AKPcilere” fırsat vermemek için bu direniş hattı büyütülmelidir.

Erdoğan bir hamle yapmıştır. Başbakanı bile tasfiye etmeyi göze alabilmiştir.

Bu halk, bu diktatörlük girişimine yani başkanlık anayasasına karşı mücadele vermezse, Erdoğan’ın yaptığı bu hamle karşılık bulacaktır.

Mücadele büyütülürse işte o zaman bu hamle boşa düşecektir. Yoksa kaybeden ülkemiz olacaktır.

Başkanlık anayasasına karşı başlatılan mücadele büyütülmelidir.